İLHAN NEBİOĞLU

Yıl galiba 1963 veya 64... Anderson Hall’da büyük bir odada “Variety Show” tertiplenmiş... Yanımda Emin, Güleryüz, Cengiz,Mehmet Arda vs,... “Haydi Raymond!” sesleri arasında millet yerlere yatıyor gülmekten. Humour was at its best, at its peak. 'Dile benden ne dilersin?" diye biri sorsa, işte şimdi o güne hemen geri dönmek isterdim..... Eminim çoğunuz da öyle.

Orta okulu Alman Lisesi'nde okuyup, RA’ye lisede araniza katıldım fakat sizlerle geçirdiğim o dört yıl aklımdan çıkmadı. 65’te Academy’yi bitirince o zamanlar en büyük arzum İngiltere’ye gidip Cambridge'de okumak... Bu arzumu gerçekleştirmek için koşa koşa Cambridge'e gittim ve bir sene Cambridge Academy of Arts'ta Economics, Business, Economic History gibi dersler aldim. Taptığım ve ilk hayalkırıklığımı yaşatan Bull nedense yeterli iyi bir referans verememiş ve Cambridge Üniversitesi'ne o yil girememiştim, “git seneye gel" denmişti.

O sıralar Cambridge'de derslere girdiğim bir College’da muhteşem bir profesörle (!) tanıştım, adı von Hayek’ti. Filozof Friedrich von Hayek, bana "Gel benle, seni Freiburg'a Almanya’ya götüreyim" dedi ve kendimi 1967 senesinde Freiburg'da buldum. Almanya’nın en heyecanlı yıllarıydı; Ost-politik, Berlin duvari, Willy Brandt, vs... Mükemmel arkadaşlar tanıdım orada ve sene 1971 olunca Ekonomi Bölümü’nden mezun oldum.

 Ardından hayallerimle birlikte Londra’ya geri dönerek London School of Economics’e PhD yapmaya gittim. O zamanlar 'Economics of Education, Investment in Human Capital" gibi konular çok ilgimi çektiği için LSE’de bu alanda çalışmaya başladim. Nasıl olduysa bu sefer diplomamı Master’la eşit saydılar... ( Bu sefer referansım Hayek’tendi).

Çalışmak istedim, baktım Londrada hayat değişik, herkes koşuşuyor, çalışıyor, Almanya'daki hava hiç yok. İlk işim Fleet Stret'te Export Times gazetesindeydi, aynı zamanda o zamanlar Londra’da başarılı olmuş kitapların telif haklarını satın alıp, tercüme ettirip, Türkiye’de Babamin Yayinevi’nde yayımlıyordum.

Birden Londra’da Arap furyası esmeye başladı, herkes “ Bu Araplar da neyin nesi?” diye sorarken, aklıma " Who's Who in the Arab World " adında bir referans kitabı hazırlamak geldi. Sponsor buldum, editör seçtim, takım kurdum, 18 Arap ülkesini gezip biyografiler toparladık (o zaman internet, e-mail, Facebook yok! ), Londra’ya dönüp kitabı yayımladım. Epey de başarılı oldu, medya bile benden uzun uzun bahsetti. Sonunda projeyi Chase Manhattan Bank Publications' a satıp ilk yüklü paramı kazanmış oldum. (bir daha da o kadar para kazanamadim galiba).

İngiltere’ nin sense of humour’unu, yağmurunu, countryside, theater, hot pants, okunacak dergiler, gazeteler, Indian curry, hepsini cok sevmiştim....

 Ardından eşim Rüya ile tanıştım, o da Londra’da köpekleri ile yaşıyordu, ilk yemeğe davet ettiğimde, " Teşekkürler, ben pek fazla Türklerle görüşmüyorum " dedi. Altı ay sonra Istanbul'da Rüya’nin Kuzguncuk'taki Fethi Ahmet Paşa Yalısı'nda evlendik. Karlı bir günde Mini Cooper’la yola çıktık, Londra’ya uğrayıp oradan Karayipler’e gidecektik... Arabayı Sofya açıklarında tren rayına sapladım. Rüya’nın "What an idiot!" sesi hala kulaklarımda....

Günler geçti Londra’da yayıncılık yapmaya devam ederken bir gün Asım Kocabıyık ofisime geldi ve bana Dusseldorf’ta Borusan Holding adına bir şirket kurmamı tavsiye etti. Kendi kendime; “ Hayırdır İlhan, ikide bir İngiltere’ye koşa koşa gidiyorsun sonra da tokatı yiyince hep sana bir Almanya yolu görünüyor!” demeye başladım...

Bu düşüncelere rağmen 1981’de Dusseldorf’ta Borusan için şirketi kurdum fakat Almanya yetmişti, iki yil sonra tekrar Londra'ya döndüm.

O zaman bankacılık revaçtaydı. Hüsnü Özyeğin’in o zamanlar başında bulunduğu Yapı Kredi Bankası’nı Londra’da kurdum, 1984 yılında. Avrupa’da, Almanya’da, Isviçre’de temsilcilkler açtım. Ardından İbo (Betil) Garanti Bankası’nın başına geçince Garanti’nin de bir temsilciligini Londra’da açmaya karar verdik. İbo ile büyük bir zevkle yillarca çalışyık. Ardindan Garanti Moskova şubesi iznini aldım.

Garanti'den sonra Londra’da Kleinwort Benson Investment Bank ve G.Afrikali Standard Bank'te yatırım bankacısı olarak toplam 20 sene kadar City’de zevkle çalıştım. Bankacılık yıllarımda Dünya Bankası'nın ve EBRD'nin, Balkanlarda, Arnavutluk ve Kosova’da yürüttüğü bir özelleştirme projesinde, (2001-2008) banka özelleştirmesi kapsamında iki üç ayda bir danışmanlık verip, Yönetim Kurulu Başkanı olarak bir bankayı baştan aşağı ele alarak büyütmeyi başardık ve sattik. Arnavutluk da güzel anılarım arasında yerini aldı böylece.

Şu an yıllardır Londra'da birlikte çalıştığım dört beş arkadaş Long Capital Partners' ı kurduk ve hala finans sahasında Managing Partner olarak çalışmaya devam ediyoruz. Bunun yanında yeni yayın projelerim var. “Who’s Who of Turks” adlı yurt dışında yaşayan başarılı Türklerle ilgili bir kitap hazırlamaktayım.

Diğer zevkle yaptiklarim, Europa Nostra isminde "kültür mirasini korumakla" ilgilenen bir kuruluşun Avrupa komitesindeyim, hobi olarak yapıyorum bu işi. Ingiltere'de bir kaç Türkiye ile ilgili kurucu üyesi olduğum, Divan, Tatlidil, ve Türkiye'de Çekül, Geyre Vakfı, vs. gibi bazi  vakıflarda aktifim. Üzüntüm ise okulumuz Robert Academy Campus’ını koruyamadık, Devlet aldı gitti, hiçbir yerde anılarımızı yaşatamıyoruz. Yazık oldu. Tesellim: İki tane Dackel cinsi köpeğim var, isimleri; Jasper ve Jojo. I am in my element when I am with them......

Felaket olan zaten being 69, feeling 40, acting 21! “ So, when you get to the end of your rope, tie a knot and hang on..."



Okul sonrası
Öğrenciler