Ali Vardar

1948 İstanbul doğumlu, askeri doktor olan babamın görevi nedeniyle Gelibolu Doğanaslan köyünde geçen iki seneden sonra Ankara GATA ve ilkokula Namık Kemal ilkokulunda ikinci sınıfa başladıktan hemen sonra yine pederin Amerika'ya ihtisas için tayini dolayısyla dört yıl Washington.

Sıfır İngilizce ile kendimi zenci mahallesinde ikinci sınıfın ortasında buldum. İki üç ay gibi bir sürede çat pat Ingilizceyi söküp kendmi sınıfın matematik dahisi olarak kabul ettirdim... Ilkokulu üç ayrı mektepte geçirdim. 1959 Yazında yeniden Ankara'ya dönüş ve Ankara Kolejine ilkokul diploması olmadan kabul edildim.

Sene 1962. Peder askeriyeden ayrılma kararı alıp ailecek İstanbul'a taşınma kararı ve Robert Kolej imtihanı ile kendimi yatılı olarak 44 numaralı yatakhaneler buldum. Ilk gün yatakhaneye taşınırken ilk karşılaştığım kişiye 'abi burası 44 numaralı yatakhane mi' diye sordum. "Evet kardeş, sen lise 1 misin hazırlık mı?" diye soran yaşça büyük delikanlı meğer sevgili Bilge Cankorel çıkmaz mı...

İlk senem benden 2-3 yaş büyük ve ortadan gelme kaşarlanmış kocaman adamların arasında geçti. Karamehmet'in projeksiyonları, Hasan Garan'ın ellerini ovuşturarak yatakta ders çalışması, nam-ı diğer köpek Ender'in azgın hali, rahmetli Aykut'un yaramazlıkları ve de en önemlisi haftasonu malum mekana giden arkadaşların hikayelerini dinlemekle geçen bir yıl (yaşım ıcabı bendeniz oraya hiç gidemedim). Yusuf yani Jeffy, Faruk Sayıt, Selçuk, Şevki, Cem'lerin her ikisi, Bilge, Ahmet Tarhan ve diğer baldırı çıplaklar.

Bu bana iyi bir ders oldu. Tabii o yıl çaktım. Bildiniz... Türkçe, matematik ve biyoloji.

Peder tabii ki ikinci sene beni nihari yaptı. Ev zaten Bebek'te ve bendeniz iki sene o yokuşu tırmandım. Ama son sene allem edip yine yatılı oldum. Çok keyifli bir dört yıl idi. O kadar keyif aldım ki nasıl geçtiğini anlamadan lise bitiverdi.

Üniversite imtihanı gayet kolaydı ama listede ismimi göremeyince şoke oldum. O zamanki registrar olan Mr. Williams'a sormaya gittiğimde benim referansımın olmadığını ve seneye tekrar denememi söyledi! Sekreteri Bebekli Şermin Abdullah bana gizliden onuncu olarak kazandığımı söyleyince epey küfür ettim. O sene kız arkadaşımdan ayrılmak istemediğinden ODTÜ imtihanında boş kağıt verince açıkta kaldım! Tabii pederden yine iyi bır zılgıt ve kendimi Özel Ticari İlimler okulunda buldum.

Ertesi sene yine kolej imtihanı ve yine hüsran. Halbuki ikinci sene 7. olarak kazanmışım ama yine aynı mazeret. Mr. Bull'un epey hatırını sordum! Ve Ticari Ilimlere devam. Üniversite yıllarında yarım gün Tam Sigorta'da işe başladım. Nefret ederek altı ay dayanabildim. Sonra aile şirketi olan Çapamarka'da işe başladım, yine yarım gün ama şirketin bütün tahsilatını ben yapıyordum.

Sonra bir sene İşletme Iktısadı Enstitüsü'nde Master yapıp 1972 yılında askerlik. Tuzla Piyade okulu ve Genelkurmay. Bu arada, hani uğruna imtihanlara girmediğim kız var ya, işte onunla evlendim. O ana kadar yaptığım en akıllıca iş de o oldu! Tanıyanlar bana hak verecektir.

Sene 1974, ilk işim Ram Dış Ticaret. Koç Holding'in ihracat şirketi. İkinci bir üniversite gibiydi.

Sonra Çukurova Tic Ltd ve genel müdürlük. Yaş 28! Bir sene sonra şirketi Çukurova Dış Tic AŞ olarak ihracat şirketine dönüştürüp Türkiye'nin ikinci büyük ihracat şirketi haline getirdim.

Ve bizim patron beni Çukurova Ithalat Ihracat yani Caterpillar Şirketine Yedek Parça müdürü yaptı. Zoraki! Orada 6 ay dayanabildim ve ayrılmak istediğimi bildirince beni yine zorla Pamukbanka dış ticaret müdürü olarak tayin ettiler.

Banka da bana göre değildi. Derken Hüsnü Özyeğin mutad akşam toplantılarımızdan birinde borsa hakkında ne düşünüyorsun diye sordu. Ve buradan Genborsa Menkul Değerler Şti doğdu. Iki yıl da onun genel müdürü ve idare meclisi başkanlığından sonra üst üste dört yıl Çukurova'da Karamehmet'in kazığını yemekten bıktım ve bir günde ayrıldım.

Tam işsiz kaldım derken Ömer Çavuşoğlu bana Londra ofisinin başına geçip dış ilişkiler ve satınalma görevini teklif etti. Hemen kabul edip koşarak Londra'ya taşındık. Bu arada kızlarımız da benim gibi kendilerini lisan bilmeden İngiltere'de ilkokulda buldular.

Çavuşoğlu macerası da iki yıl sürdü ve yine aynı terane. Prim meselesi yüzünden yine ayrılık ve nihayet kendi başıma iş kurma vakti. Önce demir hurda işi ve ticareti arkasından yurda dönme fikri ve yeni iş kolu.

Bizim Alamancılar dönerlerken araba veya traktör veya iş makinesi getirirler. Ben de McDonalds'ı getirdim. Sene 1985. Kızların biri ortaokula diğeri ise ilkokula başladı. Tabii ikisi de aynen benim gibi Türkçeleri kıt olarak epey zorlandılar.

Kaderde varsa birşey boşunadır üzülmek derler. Yine aynı terane, bu sefer ortak olduğum köftecilerin de kazık atma niyetinde oldukların anlayınca hürriyetimi ilan ettim ve o gün bugündür hürüm!

Hürriyetin verdiği keyifle rahmetli Aykut ile başbaşa bir yemek yedik ve bunu daha sık yapalım, hatta sınıf arkadaşlarımızı da katalım diye niyetlendik. İkinci yemeğe Cem Akbay ve Ara İzmitli katıldı, sonrası malum. Aykut beni bırakıp gitti, onu çok özlüyorum ama arkasında uzun yıllar anacağımız bir sevgi bıraktı.

Bu sevgi okuldan diyeceğim ama bizim sınıfların dışında bu kadar sık buluşup bu kadar keyif alan başka Kolej mezunlarına pek rastlamadım. Ben bunu yine Aykutçuğumu seven ve onun anısını yaşatan arkadaşlarımıza yoruyorum.


Okul sonrası
Öğrenciler