CANERHAN TİPİ
1957 yılında Moda
İlkokulunu bitirdikten sonra önce Galatasaray Lisesi'nin ardından da Robert
Kolej'in imtihanlarına girdim… Galatasaray’ı kazandığım çabuk belli oldu, süre
dolmak üzereyken ilk taksiti yatmış, yatağım okula gitmiş, yatakhanem bile belli
olmuştu… Ben ilkokul birinci sınıftan beri Fenerbahçeli olduğum için pek de
mutlu değildim…
O güzel yıllarda bazı akşamlar ailece Moda’ya kadar yürür, dönerdik. 1957 Temmuzunun o akşamı da öyle yapmış ağır ağır dönüyorduk ki, bizim aydınlık yüzlü postacımız babamın önünde duruverdi: Mektubunuz vardı ama evde yoktunuz, iyi ki rastlaştık, diyerek çantasından bir zarf çekip uzattı babama. Herkesin herkesi tanıdığı güzel günlerdi onlar... Kız Enstitüsü'nün karşı kaldırımında ayaküstü duruyorduk. Annem babamın kendisine uzattığı zarfı açtı ve içinden çıkan kısa mektubu okudu: “... Oğlunuz Robert Kolej'i yatılı olarak kazanmıştır”.
Bu kadarını duydum. Hepimiz donup kalmıştık. Sevinsek mi ne yapsak bilemedik… Birkaç kararsız gün geçirdik… Annemle çarşıya çıktığımız bir gün “saçların çok uzamış” diyerek beni berbere soktu. Eve dönüşte, “oğluma Kolej tıraşı yaptırdım” dedi babama… Babam güldü, “Eh haydi hayırlı olsun” dedi. Ve benim hayatımın en önemli kararlarından biri verilmiş oldu, memnundum ben… Doğru mu yaptık, yanlış mı? Bu soruya bugün dahi kesin bir cevap veremiyorum.
Bir güz günü Beyoğlu’na çıkarak Amiralidis’ten lacivert ceket,
gri pantolon aldık. O akşam annem okuldan verilen kolej armasını ceketimin
üst cebine dikti ve ertesi gün başladım Kolej’e. Takvimler 1957 yılının 20 Eylül
gününü gösteriyordu. Koleji yatılı olarak kazanmış olmama rağmen ücreti yüksek
geldiği için gündüzlü olarak başladım okula. Daha sonraki yıllarda ortaokulu
bitirene kadar kâh burslu kâh burssuz olarak beş yılın yarısını yatılı yarısını
gündüzlü okudum… Son yılda kimya dersinden sanırım ikmale kalmış olduğum için
bursum kesilmişti; lise kısmına giriş imtihanını kazanmış olmama rağmen devam
edemedim, sonuçta üç çocuk okutan bir ailenin çocuğuydum. Zaten de o aralar
pilot olmak istiyordum, İzmir’e Askeri Hava Lisesi'ne gittim. Ancak askerlik zor
geldi, o yılım kayıp hanesine yazıldı. Ertesi yıl Ankara’ya ablamın yanına
gittim ve TED Ankara Koleji’nde 1963-64 ders yılına başladım… Okul o yıl karma eğitime geçmişti, ilk eşim
olacak kızın da o sınıfta olduğunu bilemezdim tabi ki başladığımda… Birine daha
rastladım Ankara Koleji’nde: 28 Nisan 1960 günü İstanbul’da öğrenci olayları
olurken okuldan sarı bir Dodge araba ile 2 sivil polis tarafından alınmış ve bir
daha dönmemiş olan Aydın Menderes’e… 32 numaralı yatakhanede ranza komşumdu
benim, çok çökmüş, çok bozulmuş bulmuştum onu… Son yıllarına kadar yazılı olarak
olsa da temasımı sürdürdüm kendisiyle… 1966 yılında bitirdim liseyi ve o yıl
Ankara Tıp’a gittim ama hiç sevmedim… Ertesi yıl ODTÜ makine bölümüne
başladım. 1972’de B.Sc, 1975’de M.Sc derecelerine sahip oldum... Ankara, İstanbul
ve İzmir’de otomotiv, inşaat makineleri, belediye hizmet araçları üretimi
üzerine çalışan büyük firmalarda genel müdürlük görevlerinde bulundum… 1985-86
yıllarında Atatürk Barajı inşaatında üst düzey yönetici olarak görev yaptım.
2000’li yıllarda emekli oldum, sevdiğim işlerle ilgilenmek, diyeceklerimi demek
fırsatı buldum… 1968 yılında ilk evliliğimi, yaptım, 1982 yılında ikincisini. Bir
kız evlat ve iki kız torun sahibiyim. Bir diğer kız evladı da küçük yaşta
kaybettim. Hayat bazen uzun gibi gelse de aslında çok kısa… Elli yıllık bir
yaşamı bir sayfada anlatıverdim işte… Bu vesileyle çok sevdiğim arkadaşım Aykut
Gürlek başta olmak üzere kaybettiğimiz tümlerini rahmet ve hasretle anar,
sizlere uzun ve sağlıklı ömürler dilerim…