ÖMER KAVUR (18 Haziran 1944 – 12 Mayıs 2005)
1944'te Ankara'da orta üst sınıf bir ailenin çocuğu olarak doğan Ömer Kavur, ilkokulu İstanbul Kızıltoprak'ta bitirdi. Orta okulu Robert Kolej'de, liseyi Kabataş Erkek Lisesi'nde okuduktan sonra üniversite eğitimi için Paris'e gitti. Conservatoire Libre du Cinéma Français'de sinema, Sorbonne Haute École du Journalisme'de gazetecilik okudu. Teknik-pratik sinema eğitimini Sorbonne Üniversitesi'nde gerçekleştirdiği sinema tarihi yüksek lisansıyla bütünleyen Kavur, bu dönemde çektiği kısa filmlerle ilgi çekti ve çeşitli ödüller kazandı. Fransa yıllarında Alain Robbe-Grillet'ye yönetmen asistanlığı yapan Kavur yurda dönüşünde Boğaziçi Köprüsü ile ilgili bir belgesel çekti.
1974'te, bir
teklifle
Refik Halit Karay'ın
aynı adlı eserinden uyarlama
Yatık Emine'yi
Necla Nazır'la
filme çekti. Sansür baskısından kaçamamış, farklı ve başarılı bu ilk film,
Kavur'un Türk sinemasındaki kendine özgü kariyerinin habercisi olduysa da
sanatçı ikinci filmini çekebilmek için beş yıl beklemek durumunda kaldı.
1979'da
çektiği
Yusuf ile Kenan
dönemin standart "toplumcu-gerçekçi" filmlerine alternatif oluşturan bir eserdi.
Onat Kutlar ve
Kavur'un etkileyici senaryosu uzerine kurulu, Kavur'un toplumun itilmişleri
arasından çekip çıkardığı iki çocuğun hikâyesini yalın ve etkili bir sinema
diliyle anlattığı bu eser uluslararası arenada da kabul gördü (Milan Film
Festivali büyük ödülü). Kavur'un üçüncü filmi
Ah Güzel İstanbul,
bir yıl sonra
Atıf Yılmaz'ın
Mine
adlı filmiyle kendisinin koyduğu kanunları yıkarak sinema gündemine oturacak
Türkân Şoray'ın
yerine, fahişe rolünü kabul eden
Müjde Ar'ı
gündeme taşıyacak ve onun seksenlerde sürdüreceği parlak kariyerini
başlatacaktı. Kavur,
Göl
filmiyle, daha sonra sıklıkla ele alacağı türden psikolojik motiflere eğilmeye
başladı.
1985'te
çektiği
Amansız Yol
Kavur'un sinemasının ana motiflerinden "yolculuk" temasının en belirgin olduğu
ilk dönem filmidir.
Körebe
ise,
Göl'e
benzer psikolojik bir gerilimi ele alır.
1987'de ise
Kavur'un ilk başyapıtı
Venedik Film Festivali'nde
ses getirdi:
Yusuf Atılgan'ın
Anayurt Oteli'ni
Macit Koper ve
Serra Yılmaz'ın
da yer aldığı bir kadroyla sinemaya aktaran Kavur, Türk sinema tarihinin
kimilerine göre en derinlikli "boğuntu" filmine imzasını atıyordu.
Bir yıl sonra çektiği ve
"yolculuk" temasına bu kez hem içsel hem de dışsal anlamda geri döndüğü
Gece Yolculuğu,
Cannes Film Festivali'nde
gösterilmiş ve beğenilmişti.
1991'de
Orhan Pamuk'un
"Kara
Kitap" romanındaki öykülerden birinden hareketle çekilen
Gizli Yüz
Kavur'un ve Türk sinemasının başyapıtlarından biri kabul edilir. Kavur'un
esrarlı, içe dönen yolculuk arayışının, yolculuğunun doruğu olan bu filmi,
1996'da
Kavur'un "kendini tekrarladığı" eleştirilerini aldığı
Akrebin Yolculuğu
izledi. Bu film de Cannes Film Festivali'nin "Un certain regard" adlı bölümüne
kabul edilmiştir. Kavur'un sinemasal kariyeri bu filmden sonra duraklamıştır.
2000'deki
Melekler Evi'nin
başarısızlığının ardından
2003'te gelen
Karşılaşma
Kavur'un eski gücünü yitirdiğinin göstergesi sayılabilir.
Kavur genellikle uluslararası prodüksiyonlar gerçekleştiren Alfa Film'in
kurucusu ve sahibiydi. Uzun süre
lenf kanseri
sebebiyle tedavi gören Ömer Kavur, 12 Mayıs 2005'te
Teşvikiye'deki
evinde öldü.
(Ömer’in, okulda iken basketbol ve futbol oynayışını seyretmeye doyamazdım.
Nabi Eren)