CAHİT DÜZEL

Nabi bugün beni arayıp, "Haydi Cahit 50. yıl Reflections 'ı için kendi hakkında bir iki sayfa bir şeyler yazman  gerek, fazla da vaktimiz yok," dediğinde.  "Tamam" diye düşündüm, "Kolay, kaç kelime?  12 punto.. en fazla iki sayfa.. 400- 500 kelime.."

Hayatının bir bölümünü kelimelerle uğraşarak (yazı yazarak) geçirmiş biri için bu iş çok kolaymış gibi gelebilir. Önce ben de öyle sandım.  Ama kazın ayağı pek de öyle değilmiş.

Laptop'un başına geçtim. Boş ekran (eskiden kağıt derdik) bana baktı, ben ona baktım.. Bir süre öyle bakıştık durduk.  Sonra, "Hele bir başla, gelir gerisi" dedim ve sonunda kendimi ikna ettim.  "Nasıl olsa, ne yazsan, Nabi basacak. Var mı, böyle bedavadan yazarlık başka bir yerde.." 

Şöyle bir hızlı geçiş yaptım. RA'den sonra  5 yıl yüksek (1 yılını RC Players 'da tiyatroya kaptırmışdım), hemen ardından ODTÜ'de işletme  asistanlığı.. Ankara, ODTÜ, yıl 70 - 71, Deniz Gezmiş'ler,  öğrenci forumları, ders boykotları, jandarma işgali ve nihayet okulun kapanışı.

Ben de o sırada "Aydınlık" adlı bir sol grup içinde faal eleman olarak (şimdi buna aktivist deniyor) "siyaset" yapmaktayım . Grup içinde Nuri Çolakoğlu, Şahin Alpay, Halil Berktay, Ömer Madra, Cenap Nuhrat,  gibi RA'liler de var..  Ve hepimizin  yakından izlediği ve gördüğü gibi, Perşembenin gelişi oldukça belli. Yani "siyaset"in içinde biri olarak, 12 Mart'ta askerin yönetime el koyması, pek çok kişi gibi benim için de sürpriz olmadı.

Sıkıyönetim ilan edildi. Biz solcular dağıldık. Ben, o sırada, "Kimler var etrafta tanıdık", derken.. Ahmet Alkan ve Çağlar Keyder'in Ankara Bahçelievlerde birlikte kaldıkları eve sığındım. Sonra oradan Istanbul'a, intikal ettim.. Bu arada bir not düşmeliyim.. Çağlar, Ankara'dan ayrılmadan hemen önce bisikletini anti-militer hareket adına el koymuş (gasp etmiş) olmamı hiçbir zaman onaylamadı. Bu vesileyle, burada affına sığınır, tazminat hakkının baki olduğunu beyan ederim.

1972, İstanbul. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamına karşı bir yeraltı gazetesi yayınlama hazırlığı içindeyken iki GMC dolusu asker marifetiyle Bebek 'de yakalandım. Sansaryan Han 'da ilkel yöntemlerle (o zamanlar manyetolu telefon keşfedilmişti ama esas yardımcı alet hala falakaydı) MİT sorgusu, Selimiye'ye intikal, nöbetçi askeri hakimce sorgusuz tutuklama. Selimiye kışlası.. Sıkıyönetim komutanlığı, ona bağlı askeri mahkeme ve onun emrindeki askeri hapishane, hepsi aynı binada. T Modeli Ford üretimi gibi seri adalet.. Oradan yargılanmak üzere Ankara..

İki yılı aşkın yargılama süresince Ankara Mamak askeri hapishanesinde hayat, şimdi düşünüyorum, pek de kötü sayılmazdı.  Kitaplar, satranç, spor, dostluklar, gardiyanlar ve asker korumalarla itiş kakış, kavga dövüş, direnişler, açlık grevleri.. zaman su gibi aktı.. Yine böyle bir itiş kakış sırasında (bunu çok sonra öğreniyoruz), kılıcını çekerek isyanı bastırmaya gelen kuvvetlerin komutanı ve yaveri ile karşı karşıya gelmekten kılpayı kurtuluyorum.. O yaver ki, askerliğini Mamak'ta yapmakta olan Yasef Yeruşalmi, nam-ı diğer Jeffy.  

Bundan sonrası gazetecilik.. RA'li iki ağabeyin, Ercan Arıklı ve İsmail Cem'in kurduğu Politika gazetesi.. Ardından Reuters, Dünya, Hürriyet, Milliyet..

..derken işte bu noktada durdum.. kendimi iki sayfa içine sıkıştırmaya çalışarak anlatmaktan sıkılmıştım..  Bir şekilde bu yazıyı noktalamam, Nabi'ye verdiğim sözü yerine getirmem gerekiyordu.

İnanması zor ama, bu noktada benim hiç tanımadığım ve beni nereden tanıdığını bimediğim eski bir MİT ajanı imdadıma yetişti.. Internette kendi adımı sorgularken sitesine koyduğu bir eski fotoğrafla karşıma çıkıverdi.. Bu zat bizim o eski sol hareketi yerden yere vurup casusluğa varan suçlamalardan sonra sözü bana getiriyordu:

"... Cahit Düzel ... 1971 yılında Robert Kolej İş İdaresi ve İktisat Yüksek Okulu’ndan mezun olup bir müddet Ekonomi gazeteciliği yapıyor. 1989 – 2005 yılları arasında Philip Morris Sabancı A.Ş.’de Kurumsal İlişkiler Direktörü ve Philsa A.Ş.’de Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürütmüş. 2005 yılından sonra ortak olduğu bir danışmanlık şirketini yönetmiş, bir Kimya şirketinin de Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yapmış. Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi Mütevelli Heyeti’nde.
Anlaşıldığı kadarıyla hayli başarılı bir iş adamı. Galiba artık emekli olarak günlerini güneyde tekne ve denizde geçiriyor."

..Tam doğru olmasa da kulağa hoş geliyor..

 Şu fotoğraf da aynı web sitesinden alınma ..

 Son 40 yılı böyle es geçerken bir fıkra düşmek yerinde olur, diye düşündüm:

Yayımcı, romancıyı, kitabını bir an önce bitirmesi için ikna etmeye çalışıyor.
 "Haydi artık üstad," diyor. "Birinci romandan bu yana 10 yıl geçti. Sen hala müsvettelerle oyalanıp duruyorsun."
"Ah, sorma. O karakterler var ya, o karakterler," diye yakınıyor romancı.
"Ne olmuş karakterlere üstad?
"Daha ne olsun.. 10 yıldır onları izliyorum, daha kayda değer hiçbir hareket yapmadı keratalar."  


Okul sonrası
Öğrenciler