Nejat Bayramoğlu  (1946 - 21 Haziran 2012)

Nejat Bayramoğlu’nu yitirdik. 68 kuşağının parlak aydınlarındandı. İyi bir yazar, iyi bir çevirmendi. Dik başlıydı, gururluydu, inatçıydı. Devrimciydi.
Bir gece evine giderden bir hata yaptı, hayatı değişti.

Nejat'ın devrimci yaşamı 3 perdelik bir dramdır.

1. Perde Mamak'ta açıldı. Arkadaşları uzun boylu, yakışıklı, tok sesli, vurgulu konuşma tarzlı, kalın çerçeveli gözlükleriyle dönemin ünlü yazan Arthur Miller'i andıran Nejat'ı, halk arasında "Şafak davası" olarak bilinen davada tanıdılar. Eşi Özal da oradaydı. Nejat'ın Şafak Davasının önde gelen sorumlularından olduğunu İddianame gelince öğrendik. Nejat, eşi ve birkaç arkadaşı ile birlikte baskı gurubuymuş. Mamak'taki duruşma salonunun dili olsa da anlatsa... 150'ye yakın devrimcinin Askeri Mahkemeye kök söktürdüğü davada, Nejat, gür sesi, duruşu ve kalın çerçeveli gözlükleriyle dostlarının belleğinde iz bıraktı. 74 Affı ile çıkan, Ankara Sanat Tiyatrosu’nda yöneticilikten babasının işini çekip çevirmeye kadar çeşitli denemeler yapıp piyasada başarılı olamayan Nejat, kendisini İstanbul'da buldu.

2. Perdenin mekanı Cağaloğlu'dur. Takvimler 1981-82’yi gösteriyordu. 12 Eylül Sol’un üzerinden silindir gibi geçmiş, Nejat'ın kader arkadaşlarının çoğu hapse tıkılmıştı. Politik yayınlardan uzaklaşarak yeni mecralar arayan Cağaloğlu’nun yayıncıları Türkçe yayımlamaya karar verdikleri seks dergisi "Playboy" için yönetici arıyorlardı. Nejat teklifin üzerine atladı. Neye niyet, neye kısmet; Nejat’ın kaderi döndü.

Nejat öyle bir işi neden kabul etti? Boşluk mu, ideolojik tutarsızlık mıydı? Playboy iddialı bir dergiydi, her sayı sözgelimi Fidel Castro'dan, ünlü bir oyuncuya kadar değişik kişilerle yapılmış ilginç röportajlara yer vererek, kendine sözde bir "muhalif kimlik" yaratıyordu.

O tarz Nejat’ın hoşuna gitti. Başka çare yok, diye düşündü kanımca; kendini bir güzel kandırdı. Nejat "PIayboy"a sarıldı, "Playboy" Nejat'ı sardı sarmaladı. Sanat dergisi Gergedan yine o sıralarda hayatina girdi.

Bilen bilir, Cağaloğlu akşamları, renkli tartışmalara, bol içkiyle yataklık eder. O akşamlardan birinde vapurdan inerken sendeleyen Nejat'ın bacağı iskele ile gemi arasında sıkışıp kaldı. Nejat bacağını kaybetti.
3. Perde otuz yıla yakın sürdü; mekan, hastane koridorları ve bir küçük apartman dairesidir. Artık ne Playboy vardı, ne de içki muhabbetleri....

Pendik'teki küçük apartman dairesinde yaşamını sürdürürken, uçmayı bıraktı, yeniden gerçeklerle baş başa kaldı. ATABE çalışması Nejat'ı o ortamda buldu.

Nejat yaşamının son yıllarını ATABE adındaki büyük çalışmanın bir emekçisi olarak geçirdi.

İşlek zekasını son ana kadar devrim için çalıştırdı. Aydınlık’ı didik didik edercesine okuyor, pek çok eleştiri getiriyordu. Ancak bu eleştirilerde en ufak bir tereddüt, bir pişmanlık yoktu. Hakikatin peşin-deki aydın hep daha iyisini aradı.

Nejat Bayramoğlu 68 kuşağının parlak bir aydınıydı. İyi bir yazar, iyi bir çevirmendi dik başlıydı, gururluydu.

Bu kadar parlak bir aydının geride kendi adına bir şey bırakmamış olması, düşündürücüdür.

Nejat, yaptıkları kadar eksik bıraktıkları ile anılacak...

Bu dünyadan bir Nejat Bayramoğlu geçti…      (Cüneyt Akalın/Aydınlık Kitap/ Odatv.com)


 HUSTLER Dergisi'nin sahibi, Türk solunun yakından tanıdığı bir isim olan gazeteci Nejat BAYRAMOĞLU'nu saygıyla anmak boynuma borçtur. Bab-ı Ali'nin İkitelli'ye taşınmaya başlamasıyla birlikte, kokuşmuşluğunu ilk farkedenlerdendi ve o lağımdan canını zor kurtarıp Hustler dergisini yayına koymuştu.. Hustler dergisi Hürriyet'in 1. sayfasını "Zürriyet" logosuyla yayınlayan ve okurlarından alkış alan bir dergi olarak Türk basın tarihinde haklı bir onur kazandı. (bkz: HUSTLER say:1 Ocak-1994) (Ümit Oğuztan-Facebook)


Nejat’ın erken yaşta vefatını bende çok üzülerek öğrendim. Gerçekten çok kaabiliyetli ve zeki bir arkadaşımızdı, ne yazık ki toplum bu kaabiliyetinden hiç istifade edemedi. Çıkarttığı “Sulu Matrak” dergisi bir harika idi. Daha sonra beni hedef alan “Süper Manyak” adlı bir dergi  çıkarttı, ben de Hickman’a gidip şikayet edince durduruldu. (Hayri Erenli).


Nejat bütün sınıf arkadaşlarımızın bildiği ve burada da ifade edildiği gibi zeki ve cok kabiliyetli fakat otorite ilişkileri kadar da sansızlığının kurbanı bir kardeşimizdi.  Bir yerde Orta 3'te patlak veren gençlik ve "deli" kanlılık olayları bence Nejat için sonun başlangıcı olmuştu.  Onu takip eden 3 yıl boyunce Nejat ile uzun konuşmalarimiz oldu ama olaylar Nejat icin hep olumsuz gelişti, maalesef. "Daimi yatılı" olarak bilinen 8-10 kişilik bir gurubun içinde biribirimizi daha da yakından tanır hale gelmiştik.  Özellikle Stalag 17 mensuplari Prep II'de Nejat sayesinde gerçekten zevkli hafta sonları geçirirdik. 53 sene öncesine giden aniları minnetle anar, Allah'tan rahmet dilerim. (Tansu Barker).


Nejat ile iki yıl Ankara Sarar İlkokulu'nda okuduk. Aynı şubede değildik fakat öğretmenlerin "medar-ı iftiharı" olarak şöhreti diğer şubelere de ulaşmıştı. Ya annesi ya da teyzesi Ankara'nin meşhur kadın terzilerindendi.  Bir gün okulda bit çıktı. Baş öğretmen saçlaımızı sıfır numara kestirmemizi istedi. Babam benimkileri kestirtmedi. Ertesi gün okula gittiğimde saçını sıfır numara kestiren az sayıda öğrenciden bir tanesi de Nejatti. Daha sonraki yıllardaki asiliklerini görünce gözümün önüne hep o "kabak kafalı" hali gelirdi.  Beni en fazla üzen Nejat'ın bir hiç yüzünden kolej tahsilini riske atmasıydı. Ben, sınıf birincisi olarak Hasan Garan'ın yardımını istedim. Beraberce Bull'a giderek Nejat'ı okula geri almasını söyledik. Bull da eğer Muzaffer Yeşim ve Brogan'dan özür dilerse geri gelebileceğini söyledi. Buna çok sevindik. Koşa koşa Kazım'a gidip orada oturmakta olan Nejat'a durumu anlattık. Fakat hiç oralı olmadı ve RC defteri de Nejat için böylece kapanmış oldu. (Reşad Kayalı)


Sınıfımızda derin izler birakabilmiş bir arkadaşımızdı. Küçük Gym'de çok iyi basket oynadiığını, study hall'larda heyecanla beklenen Sulu Matrak isimli 2-3 sayfalik gazetenin hem yazılarını, hem de karikatürlerini hazırladiğını dün gibi hatırlıyorum. Okul idaresi ile çatışmaları, hiçten sebeblerden dolayı devamlı ceza almaları da aklımda. Birçok konuda aramızdaki en kabiliyetli arkadaşımız idarenin bir türlü anlamağa çalışmadığı ve gereksiz baskılara karşı hafif bir karşı koymasından okuldan uzaklaştırılmıştı. Nejat'ta olan espri anlayışı, gözlem yeteneği ve hızlı düşünüp kâğıda dökme becerisi inanılmazdı... Ortadan mezun olurken yatılıların write-up'larının neredeyse yarısını Nejat yazmıştı. Otoriteye karşı duran Nejat, aynı zamanda çok iyi bir izci idi. Şu anda sahnelerdeki birçok talk show'cu veya mizah yazarından çok daha üstün birisi idi. Maalesef okulumuz böyle bir madeni işleyeceğine, sorumlu öğretmenlerin kaprisleri ile okuldan uzaklaştırmayı tercih etti. Nejat'ın yanında, Brogan ve diğerlerinin karsısında durmayı düşünemediğimiz için hâlâ üzülürüm. Nejat büyük bir kıymetti.  Öğütüldü ve sıradanlaştırıldı. (Faruk Sayıt).


Bu sıradışı genç, bu sıradışı öğrenci, bu sıradışı adam, sıradan insanların arasına salınıp, öğütüldükten sonra, gerçek değerini bulamadan, gerçek ürünlerini veremeden aramızdan ayrıldı. Böylesine zeki, sivri, hazırcevap, hayalgücü sonsuz bir Nejat’tan sıradışı romanlar, senaryolar, denemeler, felsefi eserler umuyordum, ama bugüne kadar rastlıyamadım. Ders aralarında, boş zamanlarımızda Nejat’ın anlattıklarını, tartışmalarını, düşünce manevralarını, hayal gücünü hayran hayran izlerdim. Hele bir de karşısına kendine ayak uydurabilecek biri çıkmışsa zevkle dinlerdim. Yanılmıyorsam Erhan Murat Altunel’in cool gıdıklamaları, Nejat’ı tam havaya sokar, başlarlardı felsefeye; beni de esir alırlardı.  Umarım geriye okuyabileceğimiz birşeyler bırakmıştır.Bir an için kendimi Anderson Hall önündeki merdivenlerde buldum; duygulandım; üzüldüm. (Nabi Eren)



 

Öğrenciler