Murat Erhan Altunel

2. Harb-i Umumi biteli sadece birkaç ay olmuştu. Sert geçen kış, yerini bahara bıraksın mı tereddütündeydi. Nisan ayı bir türlü ilerlemek bilmiyordu. Nihayet 15’ine ulaşan ay, ilk meyvesini verdi: nur topu gibi ben. Adımı Murat koydular. Babam iki ad meraklısı olduğundan bir de Erhan eklendi. Bu ikinci ad, yedekten girdiğim Robert Akademi’nin Amerikalılarının azizliğiyle esas ismim oldu. 1957’de ortaokula birlikte başladığım arkadaşlarım hâlâ Murat derler, sevinirim. Sevinirim, çünkü “er” hem erkeklik hem de askerlik hatırlattığından, “han” da hükmeden olduğundan bu ismi sert bulurum. Murat ise, ses olarak daha kalın olsa da, annemin isteği olarak daha sıcaktır. Bu iki isim yetmiyormuş gibi, karımın Yahya demesi yüzünden hem yeni tanıştıklarımın kafası karışır, hem de ben kendimi tanıştırırken hangi adı kullanacağımı bilemem.

[Dert. ]

Evlilik Mevlilik

Bizim zamanımızda hipilik diye birşey çıkmıştı. Benim hipilikten anladığım, evliliğin pek matah birşey olmadığıydı. Bu fikir hoşuma da gidiyordu, kendimi straight olarak gördüğüm kişilerden daha ileri buluyordum. O zamanki sevgilimin de aynı görüşte olduğunu sanıyordum. Ta ki, bir başkasıyla düğününe davetiye alıncaya kadar. O zaman evliliğin ne kadar muazzam birşey olduğunu anladım ama geç kalmıştım. Ben de, bari çocuklu bir dul alıp kendimi affettireyim dedim. Annem, hamam araştırmalarından sonra birini buldu. Zifafta bir de ne göreyim, o nazlanıp kaçırdığım eski sevgilim bu sefer karşıma zevcem olarak çıkmıştı. Hazırdan iki çocuk da cabası.

[Kader.]

Çocuk Mocuk

Herkes çocuklarıyla iftihar etmeye meraklıdır. Ben de geri kalmayayım: Biri Osmanlı tarihçisi, diğeri grafiker iki (şimdilik) doçent evladım var. Allah bana ve annelerine bağışlasın.

[Amin.]

İş Miş

Özel sektörde başarısız olunca, “peki ben şimdi ne yapacağım?” diye soruşturdum. “Tabiatıyla hocalık” dediler. Ben de tabiata uydum. Bir de, mucizevi bir tesadüfle, 1980’lerin başında ortaya çıkan PC trenine ilk binenlerden oldum. Bu bana, değil PhD, Master’im bile olmadan eski okulumun üniversitesine hoca olmamı sağladı.

[Şans.]

Biraz Da Felsefe

Birkaç yıl önce etrafta emeklilik konuşulmaya başlandı. “Olacak mısın?” “Acaba ne zaman olsam?” gibi soruları duyunca ben emeklilik keyfe bağlı sandım. İşimden de memnun olduğumdan hiç emekli olmamaya karar verdim. Derken, bir gün aniden kapının önüne kondum. Meğer yaş haddi diye birşey varmış. Meğer artık senior olmuşum.

11 yaşında orta hazırlığa başladığımızda Robert Akademi’nin orta bölümüne artık öğrenci almamaya başladılar. Bu yüzden, 5 yıl boyunca okulda en küçük biz kaldık. Hep abilerimiz oldu, biz hiç abi olamadık. O uzun süreli junior olma hali bende yerleşik bir hal oldu. Hãlã 40 yaşını aşkın kişilere abi derim. Daha doğrusu, emekli olana kadar derdim. Şimdi artık bir ay sonra doğanlara bile “evladım” falan diyerek eski yılların açığını kapamaya çabalıyorum.

[Kierkegaard.]

Neden Kierkegaard?

Malum, isimbilimcilerin tespitine göre, K harfiyle filozofların arasında doğrudan ilişki var. Önce aklıma Kant geldi ama Kierkegaard ağza daha dolgun geldiği için onu seçtim. Yoksa, ikisini de okumuşluğum, okumuş olsam da anlamışlığım yok.

[Son.]

 


Okul sonrası
Öğrenciler